Eleştirel düşünme pratiği nasıl yapılır?
Öncelikle şu notu aşağıya düştükten sonra devam edelim:
Kimseye nasıl düşünmesi gerektiğini öğretecek değilim, benim haddime değil, zaten kimsenin bunu size yapmasına da izin vermeyin.
Herkes kendi hayatını yaşar.
Kimsenin yaşam tarzı kimseyi de ilgilendirmez.
Kendi hayatınıza vakit ayırın başkalarının hayatlarına değil.
Kamu spotumuzu da geçtikten sonra…
Geçen gün Mert Can Yılmaz’ın Eleştirel Düşünce adındaki etkinliğine katıldım. Söz alıp konuştum. Çok güzeldi, verimliydi, eğlenceliydi. Ama oturumda dile getirmek istediklerim için zaman yetmeyeceğinden ben de bir yazı yazayım bari dedim. :)
Eleştirel düşünme nedir bununla ilgili az çok bilgi edinebilirsiniz internetten falan.
Ama önemli olan bunun pratiğini nasıl kazanacağımız değil mi ?
Bu yazıyı yazma sebebim de kendi yöntemlerimden bazılarını paylaşmak.
İlk olarak;
Milyonların bildiği gibi ben Zen felsefesi ile ilgilenmiştim. Zen Budizminin iki büyük okulu vardır. Soto ve Rinzai okulu. Kısaca bu okullar hem zihinsel hem fiziksel pratiğe dayanan meditasyon yöntemleri kullanırlar.
Ben bu iki okulun tekniklerini de kullandım.
Şimdi kalkıp da size bu okulların tarihini detayını anlatacak değilim. Kitap var bir sürü, Google var, bir de yeni oyuncağımız ChatGPT…
Konumuz olan zihisel tekniklerden ilki;
Kuan’lar…
Size bir soru sorayım,
İki eli birbirine vurursanız ses çıkar değil mi?
Peki.
Tek elle nasıl ses çıkar ?
Okurken bir yandan da düşüne durun, yazının sonunda açıklayacağım.
Rinzai okulu sutralar yani bir çeşit dua, ilahi söylerler ama bunu yürüyerek ya da çember şeklinde dönerek yaparlar.
Neden mi?
Bunu da yazı sonunda açıklayacağım ki sonuna kadar yazıyı okuyun. :)
Peki bizim Türk geleneğimizde bilmecelerin önemini biliyor musunuz ?
Buna da bir bakın derim yoksa bana yazabilirsiniz ben size kaynaklarımı atarım.
Tarihimizden bir bilmece sorayım,
O nedir ki veliçini velinas,
kanadı var, kuyruğu var,
Uçsa bile sahrada yaşayamaz
Bilmecenin cevabı da yazının sonunda… :)
Neden oradan buradan her yerden bir şeyler anlattım?
Tek bir coğrafyadan beslenmek sizi felakete sürükleyebilir, çok dar bir aralıktan dünyaya bakmanıza neden olabilir.
Bu yüzden eğer bir konuda bir şey araştıracaksanız Dünyanın bütün coğrafyalarında bu konu var mı varsa nasıl işlenmiş bakmanızı salık veririm.
Tabi sadece okuyarak asla bilgiye erişemezsiniz, imkanınız varsa gidin yok ise eğer orada yaşayan insanlarla sohbet edin.
ilk sorunun cevabı:
Bu sorunun cevabı yok. Tabi ki tek elle ses çıkmaz.(Birbirine çarpma şekliyle)
Amaç sizi düşünmeye itmek. Soto ve Rinzai Zen Okulu rahiplerinin evreni anlama, aklı keskin tutma yöntemlerinden biridir bu.
İçinden çıkılmaz sorular sorarak sürekli zihin pratiği yaptırır, vakit kaybı gibi görülebilir ama işte içinden çıkılması gereken çember de bu. Amaç çözüm bulma pratiği değil, düşünme pratiği yapmak.
Sonuçta bir çok kişiye de zamanında;
Zaman nedir?
Bu elma neden kafama düştü?
gibi sorular vakit kaybı ve saçma gelmiştir.
Ama bu sorular dünyayı değiştirdi.
İkinci sorunun cevabı:
Hareket halinde düşünmek.
Hareket halinde düşünmenin sabit olarak düşünmekten daha etkili olduğu bugün bile kanıtlanmıştı sanırım bir araştırmada. Tam hatırlamıyorum ama kendi üzerimde denedim işe yarıyor. Çoğu zaman odada ayakta dolaşıp problemleri daha iyi çözdüğüm oluyor. Bu teknik bizde Orta Asya’da Türk İslam devletlerinin altın çağında biri tarafından da kullanılıyordu, aynı şekilde antik Yunan da da kullanılmış, aynı şekilde uzak Doğu da da. Yani her yerde varmış. Bu da o zamanlar şöyle açıklanıyor fiziksel olarak sabitlikle düşüncelerin sabit olması birbirine bağlanıyor.
Fiziksel olarak hareket halinde olmak zihin süreçlerini de tetikliyor. Ki mantıklı geliyor değil mi ?
üçüncü sorunun cevabı da:
Balık
Bizde bilmece ile aklı keskin tutmak için kullanılır gerek savaş için gerek strateji için o zamanın koşullarına göre gerekli işler için zeka her zaman keskin tutulmalıdır bunu da dedeler çocuklara gençlere bilmece sorarak yaparlarmış.
Uzak Doğu’da, Japonya’da Kuanlar
Avrupa’da doğa felsefesi veya felsefe …
Bizde de bilmece.
Böyle tekniklerle uğraşamam yok kuandı yok bilmeceydi yok felsefeydi derseniz çok daha basit bir yöntem aktarayım.
Bir hocam felsefe dersinde en iyi filozoflar kimlerdir diye sormuştu? Biz de işte düşünüyoruz varoluşçular mı yokoluşçular mı derken…
Cevap geldi?
Çocuklardır.
Neden?
Çünkü hep soru sorarlar.
- Bu ne?
- O ne?
- Neden öyle?
- Neden böyle?
Sinir bozucu değil mi?
Öyle ama en basit yöntem bu.
Hadi beyin jimnastiği yapacak bu soruyu da aşağıya bırakayım,
Felsefede şu tartışma vardır.
Soru mu önemli yoksa cevap mı ?
Hadi kolay gelsin. 😊